top of page

Zinaya Dayalı Boşanma Davasında İspat

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Enes Çetinkaya
    Av. Enes Çetinkaya
  • 13 Eki
  • 5 dakikada okunur

Boşanma davasında ispatı simgeleyen adaletin terazisi ve alyanslar

Zinaya Dayalı Boşanma Davasında İspat Yükümlülüğü ve Delillerin Değerlendirilmesi


Giriş: Zinaya Dayalı Boşanma Davasında İspatın Genel Çerçevesi


Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 161. maddesinde düzenlenen zina, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan en ağır sadakat yükümlülüğü ihlallerinden biridir. Hukuki niteliği itibarıyla "mutlak boşanma sebebi" olarak kabul edilen zina, ispatlandığı takdirde, evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediği araştırılmaksızın, hâkimin boşanma kararı vermesini zorunlu kılar. Ancak bu mutlak sonucun bir bedeli vardır: Yargıtay içtihatları ile şekillenen son derece yüksek ispat standardı. Yüksek Mahkeme, zina eyleminin, yani eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken bir başkasıyla cinsel ilişkide bulunmasının, "her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı" delillerle kanıtlanmasını aramaktadır. Bu, zinaya dayalı boşanma davasında ispatın, zinanın gerçekleştiğine dair "tam bir vicdani kanaate" ulaşması gerektiği anlamına gelir.   


Zina gibi özel alanda gerçekleşen bir eylemin doğrudan ispatının zorluğunu kabul edilerek, bu boşluğu "çok güçlü karineler" ile doldurmaya izin vermiştir. Bu yüksek standart, aynı zamanda bir filtre görevi görerek, evlilik kurumunu yalnızca şüphe veya kıskançlığa dayalı iddialardan korumakta ve bu ağır boşanma sebebinin kötüye kullanılmasını engellemektedir.  


Zinanın İspatında Yargıtay Tarafından Kabul Gören Deliller


Yargıtay, zina iddiasının ispatında tek bir delile bağlı kalmaktan ziyade, sunulan delillerin bir bütün olarak ve birbirini destekler şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu kapsamda, belirli delil türleri, zinanın varlığına işaret eden güçlü kanıtlar olarak kabul edilmektedir.   


Tanık Beyanlarının Gücü ve Sınırları


Tanık beyanları, zinaya dayalı boşanma davalarında ispat mekanizmasının temel taşlarından biridir. Ancak Yargıtay, tanık beyanlarını değerlendirirken niteliksel bir ayrım yapmaktadır. Özellikle "görgüye dayalı", yani olayı bizzat görmüş tanıkların ifadelerine büyük önem atfedilmektedir. Davalı eşin bir başka kişiyle fiilen birlikte yaşadığına veya aynı konutta gecelediğine dair görgüye dayalı tanıklıklar, zinanın ispatı için son derece değerli kabul edilir. Bu noktada, çiftin ortak çocuğunun tanıklığı, Yargıtay tarafından özellikle güçlü bir delil olarak görülmektedir (Yargıtay 2. HD, 2016/14658 E., 2018/1859 K.). Nitekim bir kararında Yargıtay, "...davacı karşı davalı kadın tanıkları A.G. ile D.Ş.nin ve davalı karşı davacı erkek tanığı M.K.nin beyanlarından davalı karşı davacı erkeğin zina eyleminin varlığının ispatlandığı anlaşılmaktadır." (Yargıtay 2. HD, 2024/3461 E., 2025/1435 K.) diyerek, çelişkisiz ve görgüye dayalı tanık beyanlarının tek başına dahi ispata yeterli olabileceğini ortaya koymuştur.   


Buna karşılık, "duyuma dayalı" veya kimden duyulduğu açıklanmayan, soyut beyanlara itibar edilmemektedir. Yargıtay, sebep ve saiki açıklanmayan tanıklıkları da delil olarak kabul etmemektedir (Yargıtay 2. HD, 2024/5491 K.). Bu durum, Yargıtay'ın tanık beyanlarını değerlendirirken örtülü bir "güvenilirlik hiyerarşisi" uyguladığını göstermektedir.


Somut Belge ve Kayıtların Rolü


Yargıtay, sübjektif iddialar yerine objektif ve somut belgelere dayalı ispatı öncelemektedir. Bu kapsamda otel kayıtları ve seyahat belgeleri (uçak biletleri vb.), zinanın ispatında en güçlü deliller arasında yer alır. Bu tür belgeler, davalı eş ile üçüncü bir kişiyi, özel bir ortamda, belirli bir zaman diliminde bir araya getirdiğini kanıtlayarak zinanın gerçekleştiğine dair çok güçlü bir karine oluşturur. Örneğin, eşin bir başka kadınla farklı şehirlere seyahat ettiğini gösteren uçak biletleri ile bu seyahatler sırasında aynı otelde kalındığını ispatlayan kayıtların birlikte sunulması, Yargıtay tarafından zinanın ispatı için yeterli görülmüştür (Yargıtay 2. HD, 2016/19596 E., 2018/7191 K.). Benzer şekilde, bir davada "zina iddiasının Zonguldak'ta kalınan bir otele ilişkin olması nedeniyle otel kayıtları getirtilmiş" ve bu kayıtlar zinanın varlığına dair kuvvetli bir delil olarak kabul edilmiştir (Yargıtay 2. HD, 2024/975 E., 2025/4618 K.).   


Ayrıca, telefon arama ve mesaj kayıtlarını gösteren HTS kayıtları da önemli bir delil aracıdır. Özellikle gece saatlerinde veya hayatın olağan akışına aykırı sıklıkta yapılan görüşmeleri ortaya koyan HTS kayıtları, Yargıtay tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğine ve zinanın varlığına işaret eden önemli bir emare olarak değerlendirilmektedir (Yargıtay 2. HD, 2022/8428 E., 2023/97 K.). Bu belgelerin asıl gücü, tek başlarına sundukları bilgiden ziyade, birbirlerini teyit etme potansiyelinde yatmaktadır. Örneğin, bir seyahat bileti, aynı tarihlerdeki otel kaydı ve bu süreçteki yoğun telefon trafiğini gösteren HTS kayıtları bir araya geldiğinde, Yargıtay nezdinde şüpheye yer bırakmayan, bütüncül bir anlatı oluşturmaktadır.   


Dijital ve Görsel Delillerin Analizi


Fotoğraflar, videolar ve sosyal medya içerikleri gibi dijital deliller, içeriklerinin niteliğine bağlı olarak son derece etkili olabilir. Yargıtay'ın bu tür delillerdeki temel kriteri, içeriğin "zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir nitelikte" olmasıdır. Yani, görsel materyal cinsel birlikteliğin yaşandığını açıkça göstermeli veya bu yönde çok güçlü bir izlenim oluşturmalıdır. Örneğin bir kararda, "erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması gibi delillerin 'cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet ettiği'" kabul edilmiştir (Yargıtay 2. HD, 2019/4012 E., 2019/12142 K.). Benzer şekilde, "sosyal medya yazışma ve görüntülerinin içerikleri itibarıyla zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir nitelikte olduğu" tespit edilen bir başka dosyada da bu deliller ispata yeterli görülmüştür (Yargıtay 2. HD, 2024/1972 E., 2024/2297 K.).   


Ancak, içeriği belirsiz veya masum bir açıklaması olabilecek görseller tek başına yeterli değildir (Yargıtay 2. HD, 2009/966 E., 2009/2835 K.). Yargıtay'ın bu yaklaşımı, delilin formatından (fotoğraf, mesaj vb.) ziyade, içeriğine ve sunulduğu bağlama odaklandığını göstermektedir. Eşin bir başkasıyla yan yana olduğu bir fotoğraf tek başına zinayı ispatlamazken, aynı fotoğraf, birlikte yaşandığına dair tanık beyanları veya otel kayıtları gibi başka delillerle desteklendiğinde belirleyici hale gelebilir.   


İkrarın (İtiraf) Hukuki Sonuçları


Zina eden eşin bu eylemini kabul etmesi, yani ikrarı, en güçlü delillerden biridir. Mahkeme huzurunda yapılan ikrar doğrudan kesin delil teşkil ederken, mahkeme dışında yapılan ikrarın ispat değeri, yapıldığı koşullara ve destekleyici diğer delillere bağlıdır. Örneğin, Yargıtay bir kararında, kadının "aldattığını tüm aile fertlerinin ve tanıkların huzurunda beyan ettiğini" içeren ikrarının, bu ikrara tanıklık eden kişilerin mahkemedeki beyanlarıyla doğrulanması üzerine zinanın ispatlanmış olduğuna hükmetmiştir (Yargıtay 2. HD, 2023/2578 E., 2023/5530 K.). Bu karar, mahkeme dışı ikrarın delil olarak kullanılabilmesi için tanık beyanları gibi objektif kanıtlarla desteklenmesinin önemini ortaya koymaktadır.


Hukuka Aykırı Deliller


Delil toplama süreci, boşanma davalarında en hassas konulardan biridir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 189/2. maddesi, "Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz." hükmünü amirdir. Yargıtay, bu kuralı özellikle özel hayatın gizliliği bağlamında son derece katı bir şekilde uygulamaktadır. Yüksek Mahkeme'ye göre, evlilik birliği eşlere birbirlerinin özel hayat alanlarını ihlal etme hakkı vermez. Bu ilke bir kararda şu şekilde ifade edilmiştir: "davalı erkeğin 'Özel hayatının gizliliği' ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği açık olup, hükme esas alınamaz" (Yargıtay 2. HD, 2023/2519 E., 2023/5205 K.).   


Bu kapsamda, Yargıtay tarafından kesin olarak reddedilen ve delil olarak kullanılamayan yöntemler şunlardır:


  • Gizlice alınan ses kayıtları (Yargıtay 2. HD, 2024/6220 E.; 2023/4978 E.).   


  • Eşin telefonuna, bilgisayarına, aracına veya çantasına izinsiz olarak yerleştirilen takip cihazları veya yazılımlarla elde edilen veriler.   


  • Eşin özel mülküne gizlice girilerek elde edilen fotoğraf ve videolar.   


Yargıtay'ın bu katı tutumu, anayasal bir hak olan özel hayatın gizliliğinin, evlilik içi uyuşmazlıklardan daha üstün olduğu temel prensibine dayanmaktadır. Bu durum, delil toplama sürecinde hukuki sınırlar içinde kalmanın önemini göstermektedir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen bir delil, ne kadar kesin ve ikna edici olursa olsun, mahkeme tarafından yok sayılacak ve hatta bu delili elde eden eşin cezai ve hukuki sorumluluğuna yol açabilecektir.


Zina ve Güven Sarsıcı Davranış


Yargıtay içtihatlarında altı çizilen en önemli ayrımlardan biri, zina ile "güven sarsıcı davranış" arasındaki farktır. Sadakat yükümlülüğüne aykırı her davranış zina olarak kabul edilmez. Zinanın ispatı için cinsel birlikteliğin varlığının kanıtlanması şartken, bu nitelikte olmayan ancak evlilik birliğine olan güveni temelden sarsan diğer sadakatsizlik eylemleri "güven sarsıcı davranış" olarak nitelendirilir. Bu tür davranışlar, TMK m. 161 kapsamındaki özel ve mutlak boşanma sebebi olan zinayı değil, TMK m. 166 kapsamındaki genel boşanma sebebi olan "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" durumunu oluşturur.   


Sonuç ve Hukuki Değerlendirme


Yargıtay içtihatları, zinaya dayalı boşanma davasında ispatın, hukuka uygun yollarla elde edilmiş, somut ve şüpheye yer bırakmayacak deliller ile sağlanması gerektiğini benimsemektedir. Zinanın mutlak bir boşanma sebebi olması, ispat yükümlülüğünü hafifletmemekte, aksine daha da ağırlaştırmaktadır. Davacı taraf, cinsel birlikteliğin yaşandığını veya yaşandığına dair çok güçlü karinelerin varlığını kesin ve inandırıcı delillerle ortaya koymak zorundadır.   


Bu süreçte, tanık beyanları, otel ve seyahat kayıtları, içeriği net olan görsel materyaller ve ikrar gibi delillerin bir arada kullanılması en etkili stratejiyi oluşturmaktadır. Bununla birlikte, delil toplama aşamasında özel hayatın gizliliği sınırlarına riayet etmek mutlak bir zorunluluktur. Hukuka aykırı delillerin mahkeme tarafından dikkate alınmayacağı ve bu eylemlerin hukuki ve cezai sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır. Son olarak, her sadakatsizliğin zina olarak nitelendirilmediği ve delillerin yetersiz kaldığı durumlarda davanın "güven sarsıcı davranış" temelinde yürütülmesinin daha doğru bir strateji olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu karmaşık hukuki süreçte atılacak her adımın bir uzman avukat rehberliğinde planlanması, hak kayıplarının önlenmesi açısından elzemdir.


Av. Enes ÇETİNKAYA

Yorumlar


Av. Enes Çetinkaya

İslice Mah. Annaç Sk. No:8/B Çimen İş Hanı K:1 D:102

Merkez/ UŞAK

av.enescetinkaya@gmail.com

(+90) 554 143 07 64

bottom of page